Suha Kocaoğlu Kupası 5. Fotoğraf Yarışması

Sayısal (dijital) tamamı renkli veya tamamı monokrom

İlgili kategoriye ait sonuç bilgileri aşağıda listelenmiştir.

Fotoğraf İsim Soyisim Fotoğraf Adı Ülke / Şehir
1. Tur Başarılı
Nur ERNEHİR Ağır Düşünce Türkiye / İzmir
Kadın ve Silüet Yapılan eserler, feminen bakış açısıyla kadına atfedilen değerler, cinsiyet eşitsizliği ve özgürlük gibi toplumsal meseleleri ele almaktadır. Bu noktada toplumda ikincil plana atılmaya ve etkisizleştirilmeye çalışılan kadını bir metafor olarak gölge ve silüet temsil eder. Ancak anlatılardaki siluet, keskin bir karaltıdan çıkıp kendisini göstermeye başlayan yeni bir oluşuma dönüşmektedir.
1. Tur Başarılı
Abdullah Agah ÖNCÜL fikirtepe_kentsel_donusum1 Türkiye / İstanbul
FİKİRTEPE KENTSEL DÖNÜŞÜM İstanbul'un Anadolu Yakası'nda, Kadıköy İlçesi sınırları içinde bulunan Fikirtepe mahallesi, Eğitim ve Dumlupınar mahallerine de komşudur. Bu komşuluğu kapsayan bölge FİKİRTEPE olarak bilinmektedir. 1950 lere kadar da yerleşim olmamış ama sonrasında ise yoğun göçler sebebiyle gecekondu mahallesine dönüşmüştür. 1980 ler itibariyle çok fazla gayrimeşru olayın burada gerçekleşmesi sebebiyle insanların uzak durduğu, bir bölgeye dönüşmüştür. 10 bin civarı gecekondu tipi ev, 700 dükkânın bulunduğu oto sanayi bölgesi yıllar içerisinde buradaki halk tarafından oluşturulmuştur. 2007 yılında imar projesi yapılarak dönüşüm sürecine başlanmış, 2013 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Fikirtepe'yi riskli alan ilan etmiş ve 2023 e kadar dönüşüm gerçekleşmiştir. Dönüşüm sürerken ilginç bir hikâye de ortaya çıkar ki gökdelenleri anımsatan 20 katın üzerindeki binalarla gecekondular birbirine komşu olur, zıt hayatlar mahallenin sokaklarında birbirine karışır. 30 yılı aşkındır bu muhitte yaşayanlar için ise artık köye dönme zamanı gelir. Dönüşümler sadece geçmişteki anıları değil bu habitattaki sosyal, kültürel, ekonomik çehreyi de dönüştürmüş olur. Böylesi bir kentsel dönüşüm belki de bir kesim için üzücü bir kentsel ölüşüm olmuştur.
1. Tur Başarılı
Yusuf TATLITÜRK Deqli_Eller_1 Türkiye / İstanbul
KADİM BİR GELENEK: DEQ Kürtlerin deq, Arapların wesm, Avrupalıların tattoo dediği dövme kadim zamanlardan günümüze ulaşan geçmişi neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir gelenektir. (1) Bu kadim geleneğin izleri yavaş yavaş silinmeye yüz tutsa da özellikle Mezopotamya (Mardin, Şanlıurfa) da kadınların ellerinde, kollarında ve yüzlerinde geleneksel dövme anlamına gelen deqe sıkça rastlamak mümkündür. Harran’da objektifime yansıyan ellerine deq yapılmış kadınlarda bu kadim kültürün son temsilcilerindendir. (1) Bir kez yapıldığında silinmesi olmayan deq özellikle kadınlar tarafından tercih edilmektedir. Kadın var olduğundan bu yana süslenmek arzusundadır. Deq bir anlamda kadının güzelleşme arzusunun bir yansıması olsa da en eski çağlarda sağlık amacıyla da yapılmıştır. Bunun yanı sıra tanınma ve ait olma amacını da taşır. Mezopotamya’da her kabile, her topluluk ya da aşiret kendi kültür ve inancına göre oluşturduğu kendine has işaretleri olan dövmelere sahiptir. Tüm motiflere belirli anlamlar yüklenerek yapılan dövmeler deqin günümüze kadar gelmesini sağlamıştır. (1) Deq, hem Süryanilerde hem Ezidilerde hem de Müslümanlarda ortak bir özellik olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durum beraber aynı ortamda yaşamanın kültürleri karşılıklı olarak nasıl zenginleştirdiğini gösterirken aynı inanca sahip olmanın zorunluluk olmadığını da kanıtlamaktadır. (3) Deq sayesinde kadınlar gizli bir dil oluşturmuşlardır. Ataerkil düzene karşı kendilerini koruma iç güdüsü, toplum içinde konumlarını sağlama alma arayışı deqin kadınlar arasında kabul görmesini kolaylaştırmıştır. Deqli kadınlara bakıldığında “anne/evlat/torun” şeklinde genelde üç neslin temsilcilerinin olduğu görülmektedir. (2) Deq yapılırken özellikle kız çocuğu doğurmuş kadının sütü, öd (küçükbaş ya da büyükbaş hayvanların öd keseciğinden elde edilen zehir) ve is karışımı kullanılmaktadır. Elde edilen karışım bir iğne yardımıyla vücuda uygulanmaktadır. Uygulamanın ardından deqin yapıldığı yerde yara oluşmakta ve yaklaşık bir hafta sonra bu yara kabuk bağlayarak iyileşmektedir. (2) Deq motiflerinin her biri başka bir anlam taşımaktadır. El ve ayak bileğinde kullanılan ay, yaşam evrelerini simgelerken aynı zamanda ayın parlaklığı ve güzelliğine sahip olma arzusunu da taşımaktadır. Yıldız motifi ise çok sık rastlanan bir sembol iken, beş köşeli yıldız ise tılsım işlevi görmektedir. Deqli kadınların özellikle ellerinde sıkça rastlanan motiflerden biri olan çiçeğin ise konduğu yeri güzelleştirdiğine inanılmaktadır. Mezopotamya’nın bereketli topraklarında açan bin bir renkli çiçeklerin her birinin farklı sorunlara çözüm olduğu inancına sahip kadınlar, bunları deq yaparak vücutlarında taşımaktadırlar. (4) İster kadınların güzelleşme arzusu ister korunma iç güdüsü ister ait olma hissi ile yapılmış olan bu dövmelerin kadınlara güç verdiğini düşünmekteyim. Sanki onlar zamana meydan okuyan deqli kadınlardı. Hiçbir şekilde silinmeyen bu dövmeler onları yüzyıllar ötesinden günümüze taşımış gibiydi. Varlıkları giderek azalsa da deqin gelecek nesillere kültürel miras olarak bırakılması ve bu kadim geleneğin devamının sağlanması için herkese önemli görevler düşmektedir. Bu fotoğraflarla bende bu konuda üzerime düşeni yaptığıma inanmaktayım. KAYNAKÇA https://www.indyturk.com/node/166691/t%C3%BCrkiyeden-sesler/kadim-zamanlar%C4%B1n-izi-deq, Erişim Tarihi:11.10.2023 (1) Karakaş,R. ve Yaşar, F. (2022). Kadim Bir Geleneğin Taşıyıcısı Mazıdağı Kadınları Ve Dövme Sanatı Üzerine Bir Değerlendirme. Siirt Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2(10),22. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/2649916 (2) Anşin, G. ve Kara, B. (2023). Mardin’de Din Ve Dövme (Deq) İlişkisi. Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Milli Kültür Araştırmaları Dergisi,7(1),71. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/3097653 (3) https://www.indyturk.com/node/348556/ya%C5%9Fam/i%CC%87nanc%C4%B1n-ve-umudun-bedene-ta%C5%9F%C4%B1nmas%C4%B1-deq, Erişim Tarihi: 11.10.2023 (4)
1. Tur Başarılı
Cem BALKI dönüşüm (1) Türkiye / İzmir
DÖNÜŞÜM Barınma gereksimi,insanoğlunun varoluşundan beri önemini korumuştur.Nüfus artışları,düzensiz ekonomik göçler,sanayileşmenin etkileri,kentlerdeki barınma ihtiyacını arttırmıştır. Bu taleple paralel,metropollerde izlenen,yanlış politikaların neticesinde oluşan,çarpık kentleşme,şimdilerde düzeltilmeye çalışılmaktadır. Yatay yerleşimle oluşturulmuş mahalleler,dikey planlama ile yeniden şekillendirilmektedir.
1. Tur Başarılı
Bilal ESKIOĞLU bit_pazari_sakinleri_1 Türkiye / Tokat
BİT PAZARI SAKİNLERİ Şehrin görünmez insanları, aslında sizlerle beraber yaşarlar. Hiç görmediniz değil mi onları? Arka sokakların, kahraman babaları, fedakar anneleridir. Şehrin gerçek sahibi onlar mıdır tartışılır. Ancak onlar da sizin şehrinizin sakinidir. Fark etmesek te bazıları kabul etmese de. Defalarca el değiştiren eşyaların başkentine hoş geldiniz. Burası "Bit Pazarı" Avm havalarına benzemez, yanık köfte kokar, adımlarınıza güvercin taklaları eşlik eder, sert bakışlar izler sizi. Bir selam değiştirir soğuk havayı sıcağa! "Hoş geldin" der "Bit Pazarı Sakinleri" Bir mezatın ortasında bulursunuz kendinizi ihtiyacınız olmayan eşyaya teklif verirken. Zamanı olmayan bu başkenttesiniz artık. Hoş geldiniz! . . . Burası neresi merak ettiniz mi?
1. Tur Başarılı
Haluk AKBAS Kus_Pazarı_1 Türkiye / Adana
KUŞ PAZARI Sabah gün ağırırken pazar da bir koşuşturma başlar. Ciğerciler, börek satan el tezgahları yerini almıştır. Kuş ve kanatlı hayvanı olan misafirler sabahın ilk saatinde bu lezzetle başlarlar. Kafesler kurulmaya başlar gün aydınlanınca. Kalabalık çoğalır, kucakta çocuklarıyla babalar ellerindeki kolilerdeki güvercinleri ile. Kuş tutkunları heyecanla koşuşturmaya başlarlar bir yanda pazarlıklar diğer yanda çay var sesleri, öten horozlar ve kanat sesleri arasında kafeslere bakan aşık bakışlar. Her yöne bakan ürkek kuşlar, satılmayı sahiplenmeyi bekleyen irili ufaklı kanatlar arasında dolaşırsınız kebapçıların dumanı arasında işte böyledir Adana’daki Kuş Pazarı.
1. Tur Başarılı
Hasan Hulki MURADI ORALET Türkiye / Mersin
MÜSLÜM BABA KAHVEHANESİ-TARSUS Müslüm Baba kahvehanesi Tarsus kentinde fotoğraf dostlarının uğramadan geçmediği bir mekândır. Bu kahvehaneyi yıllardır fotoğraflar, oradaki yüzleri karelerime hapsederim. İncelediğimde de bu karelerde saklı çocukluğumu, kültürümü ve duygularımı bulurum. Gürses o yıllarda beni benden alan şarkılar yapsa da arabeski reddeden, dinlediğimizi söylemekten utanan bir nesil olarak büyümemin yarattığı travmatik kayıpları sorgularım. Kahvenin yüzlerini karelerimde konuk ederken 1980’lerin arabeskini yine bir arabesk şarkının bütününde sosyolojik açıdan değerlendirmemin geçmiş ile bir hesaplaşma olabileceğini düşündüm. 2015 yılından bugüne hesaplaşmaya devam ediyorum. Yüzler ve renkler o daracık sokağa ve mekâna sığmaya devam ederken ayakta durma savaşını kaybetmek üzere. Arabesk ve coğrafyamı bu yazı nezdinde sorgulamak, itibar iadesi yapmak fotoğraflarımla konuşan benim için bir sorumluluktur diye düşünürüm. Söz-Müzik Burhan Bayar’a ait “Şaka Yaptım” şarkısında erkek, sevgilisine ayrılmak istediğini sözcükler ve nağmeler eşliğinde bildirirken kadın üzüntü ve sabırla ayrılmak istemediğini anlatır. Bu sözcükler 1980’lerin bakış açısını anlamak açısından bir anahtar niteliğindedir. Sonunda erkek hatasından döner, bu anlayışa daha çok direnemez “Şaka Yaptım” nağmeleriyle özür diler. Günümüzün sosyolojik değişimi ve kültürel anlayışını irdelediğimizde aynı anlayış ve sabrın gösterilebilmesi şüphelidir. Özellikle “Z” kuşağı 15-29 yaş grubunda ayrılmak istediğini belirten sevgiliye büyük olasılıkla “Sen hangi kafadasın bugün?” denilecektir. Ardından bu sevgili sosyal medyadan engellenip fotoğraflar silinerek yeni bir sevgiliye yelken açılacaktır. 1980’ler ve o dönemin sosyolojisini değerlendirirken pek çok değişkeni dikkate almak gerekecektir. Şarkıda görülen tolerans bazı semtlere ve merkezden uzak mahallelere inildikçe 3. sayfa haberleri kimliğine bürünebilecektir.1980’lerde kültürel iklim değişirken toplumun değerlendirmesi de değişmeye başladı. 1970’lerde başlayan Arabesk 1980’lerde vitrine çıktı. Karaköy müzik marketleri bu tarzı, Arapça, türkü, taverna müziğinin birleştirilmesi ile oluşturulan ne yalnızca kente ne de kırsala mal edilebilen “arabesk” adı ile özgünleştirdi. Prematüre doğan ama gizlice içselleştirilen bu yeni tarzı daha cesur bir biçimde sunmaya başladılar. Köyden kente göçün yoğunlaştığı 1980’lerin ikinci yarısında altın çağını yaşayan “arabesk” piyasaya bomba gibi bir giriş yaptı. Kentli nüfus taşralı gördüğü bu tarzı yıllar boyu gizlice dinlese de reddetmiş görünmeyi tercih etti. Ferdi Tayfur filmlerinden çıkarken gördüğüm ağlamaktan gözleri kızarmış arkadaşlarım veya arabesk kaseti aldığını inkâr edenler daha bugün gibi hatırımda.Arabesk bugün gelip yarın gidemeyenlerin müziği oldu. Şehirdeki yabancıya köyünü, yavuklusunu, müziğini hatırlattı. Özetle; ne köylü ne şehirli olanların müziği olarak hayatımıza yerleşti. Öyle sarıp sarmaladı ki insanları devrimcinin, hapse girenin, çıktığında bıraktığını bulamayanın, taksicinin, uzun yol sürücülerinin yoldaşı oldu. Toplum köyden kente göçen ne şehirli ne de köylü olan kişileri reddetmek için arabesk dinlemediğini savundu. Arabeskçiler ise “Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses”‘ciler olarak ayrıldılar. Gecekondu kalabalıkları Orhan Gencebay'a Kral, Ferdi Tayfur'a Abi derken Müslüm Gürses Baba lakabını aldı. Yine aynı dönemde insanların yaşama biçimleri ilk kez sınıflandırıldı, bir başlık altında toplandı; yalnız yaşayan kadınlar, çocuksuz çiftler, eşcinseller, arabesk seven aydınlar gibi tiplemeler oluştu. Arabesk bu dönemde ortaya çıkan değişimdeki puslu havanın dağılmasına katkıda bulunurken içsel çatışmalar yaşayanların ruhuna iyi gelmiştir. Bazı nağmelerde acıyı bazısında mutluluğu çağırmıştır. Köyü kente alıştırmış, başta reddetse de sonunda barıştırmıştır.
2. Tur Başarılı
Alaattin ŞENOL masallah gocamanlara 1 Türkiye / Sakarya
MAŞALLAH GOCAMANLARA Develer genellikle doğal ortamlarında sürekli olarak güreşmezler; ancak belirli durumlarda ve çoğunlukla çiftleşme mevsiminde bu davranışı sergileyebilirler. İki erkek deve arasındaki rekabet, genellikle dişilerle çiftleşme hakkı için ortaya çıkar. Develerin çiftleşme zamanı genellikle kış aylarına rastlar ve geleneksel güreşler de develerin bu döneminde kültürel bir etkinlik olarak öne çıkar. Bu tür etkinlikler genellikle belirli bölgelerdeki yerel kültürlerin bir parçasıdır. Deve güreşleri, bölgenin geleneksel mirasını canlı tutma ve gelecek nesillere aktarma amacını taşır. Genellikle toplulukları bir araya getiren etkinliklerdir. Yerel halkın katılımıyla düzenlenen bu tür organizasyonlar, insanları bir araya getirerek topluluk bağlarını güçlendirebilir. Güreşler, izleyicilere heyecan dolu anlar yaşatan eğlenceli etkinliklerdir. Büyük deve güreşleri, izleyicileri coşturur ve bir nevi şenlik atmosferi yaratır. Bu nedenlerle, deve güreşleri, sadece bir spor etkinliği olarak değil, aynı zamanda kültürel, sosyal ve ekonomik bir öneme sahip olarak düzenlenir. Bir de bu güreşlerde ''cazgır'' vardır. Cazgır, deve güreşi etkinliklerinde, izleyicilere heyecanlı bir atmosfer sunmak ve etkinliği daha eğlenceli kılmak için görevlendirilen kişilerdir. Cazgırlar, geleneksel kıyafetler içinde, coşkulu ve renkli bir dille develeri tanıtır, mücadeleleri yorumlar ve izleyicileri etkinliğe dahil ederler. Aslında cazgır, okuduğu manilerle festivalden festivale köprü olmuş bir kültür aktarıcısıdır. Bu yazıyı da bir cazgır manisi ile bitirelim; Keçi kellesinden yemen paça, Keskin kılıç vurman taşa Fotoğrafçı ile Jüri güreşiyorlar finale, kupaya.
2. Tur Başarılı
Fikriye ER Mücellithane-1 Türkiye / İstanbul
EMNİYET MÜCELLİTHANESİ Mücellithane, Basılı materyallerin kitap, katalog, dergi, veya ciltleme işlemine gerek duyulan her türlü araç gerecin istenilen ebatta ve şekilde makine yardımı veya el yordamı ile okunmaya hazır hale gelmeden önceki son aşamadan geçtiği yerdir. (Vikipedi-1) Kitaplara cilt diken ya da yapıştıran kişilere de mücellit denir. Mücellitler, aynı zamanda kapağı aşınmış ve yıpranmış kitapların ciltlerini yeniler. (TDK-1) Emniyet mücellithanesi 1910’li yıllarda Mustafa amca tarafından kurulmuştur. Tüm cilt makinaları da o yıllarda Almanya’dan getirilerek ciltleme işlerine başlamışlardır. Mustafa amca 5 çocuğunu bu mesleğe dört elle sarılarak kazandığı parayla büyütmüştür. Çok zor şartlarda geliştirmeye ve en kaliteli üretimi yapmaya çalışmıştır. Hala aktif halde olan mücellithaneyi oğlu Kemal çalıştırmaktadır. Kemal, 120 yaşındaki makinalarla beraber birçok işlemi, ya el gücüyle, ya da ayak gücüyle yapılmaktadır. Türkiye’de bizim kadar eski makinalarla iş yapan ciltçi yoktur diyor ve işini şöyle anlatıyor. Cilt sanatı aşırı sabır ve ince işçilik gerektiren bir meslektir. Bizler asırlar boyunca kalmış eserlerin iç ve dış hasarlarını yavaş yavaş onarmak durumundayız. Bu işle uğraşanların çok sabırlı olması gerekmektedir. Bu işlemlerin öncesinde yapılacak ön işlemler de oldukça hassastır. Bizim başlıca malzemelerimiz, keçi derisi, mukavva, tutkal ve dikiş ipi diyor. Mücellithanede kullandığımız malzemeleri artık çok zor elde edebiliyoruz, istediğimiz hassaslıkta üretim için kullanılan malzemenin kalitesi çok çok önemlidir. Kullandığımız aletlerin en önemleri arasında kemikten yapılmış ıstaka ile deriyi tıraşlamak için kullandığımız falçata vardır. İyi bir mücellit olmak için öğrencilik aşaması ömür boyu sürer diyor Kemal. Birilerini yetiştirmek ve gelecek nesillere aktarmak en büyük zevk ve gururdur benim için diyor. Çalışırken olmazsa olmazım müziktir. Genellikle Türk müziği, benim işime odaklanmama ve daha özenle çalışmama yardımcı oluyor diye ifade ediyor. İşimi seviyorum ve onunla çok mutluyum diyor.
3. Tur Başarılı
Çağrı İŞBILIR Duvar_1 Türkiye / İstanbul
DUVAR Kentlerin kimliğini, belleğini, kültürünü ifade eden mimari yapılar yaşatıldıkları sürece geçmiş ile bağ kurmamızı sağlayan, dolayısıyla korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması gereken ortak miras öğeleri olarak tüm kent halkının sorumluluğunu taşımaktadır. Günümüze ulaşabilen İstanbul surları, bugün için tarihin izlerini, dolayısıyla tarihsel belleği taşıyan bir kent simgesi olarak İstanbul kent kimliğinin ayrılmaz parçalarıdır. Yüzyıllar boyunca kentin savunmasını yapan surlar, kentin büyümesiyle birlikte artık kentin sınırlarını oluşturan öğeler olmaktan çıkmıştır. Günümüzde farklı bir bağlamda varlığını sürdüren surlar ve çevresi, kent yaşamıyla bütünleşmiş ve sosyal hayatın sürdüğü, farklı birçok işleve sahip tanımlı ve tanımsız alanlara dönüşmüştür. Kağıt üzerinde surlar ve çevresi, kentsel ve kültürel peyzaj düzenlemeleri sonucunda gezi ve dinlenme amaçlı turistik park bölgesi olarak tanımlanabilir; ancak tanımsızlıkları hayli fazladır. Kimileri için surlar gelip geçilen bir gezi güzergahı iken kimileri içinse gizlenme, korunma, barınma gibi amaçlarla kalıcı mekanlardır. Bazen de yasadışı kullanımlar için kısa süreli işgallere uğrayan belirsiz mekanlar olarak karşımıza çıkar. Surların bu tür farklı amaçlarla kullanılması nedeniyle surlar zamanla kötü bir şöhrete de sahip olmuştur. Birçok kişi tarafından buralar ‘gidilmemesi gereken tekinsiz yerler’ olarak görülür. Özellikle akşam vakitleri surlar, kalıcı sakinlerinin veya işgalcilerin orada sürüp gitmekte olan yaşamlarıyla bambaşka bir karaktere bürünür. Surlar tarihi ve kültürel değerleriyle salt turistik bir alan ya da yeşil alanlarıyla salt bir park alanı değil, barındırdığı birçok farklı grupla başka işlevlere de sahip karmaşık bir alandır.

Yarışma ve Sonuç Belgeleri

İlgili yarışmaya ait yüklenen belgeler aşağıda listelenmiştir.

Açıklama Bağlantı
Yarışma Şartnamesi Şartname İndir
Sonuç Bildirgesi Sonuç Bildirgesi